Uzak Taymis Kıyıları / Londra

Londra ve İstanbul

Sanayi memleketleri ile ziraat memleketleri arasında esaslı bir üslup ayrılığıı görülür: Biri topraklarına kadar makineci, öbürü şehirlerine kadar toprakçı!

İngilizler ise, tabiatı da duman gibi, kanlarına karıştırmışlardır. Bu hayat, et, demir ve ottan yuğurulmuştur: Gıda, iş, rahat! Tabiat bizim havamız kadar bol; en sıkışık caddenin kenarındaki Savoy otelinin salon pencerelerini ağaç dalları okşuyor. Bu sözü İngiltere'de duydum:

— Bir asfalt yolun önüne ağaç dikilirse, yol bükülür.

Falih Rıfkı Atay'ın bu yazısını Lise Türk Dili Ve Edebiyatı ders kitabımızdan anımsarsınız

LONDRA

 Londra her daim yağmurlu ve serin havasıyla yeşilin binbir tonunu  bağrına basan kalabalık , kıpır kıpır bir metropol ve ben burayı hep sevmişimdir !

İlk gün korkunç bir hava vardı. Asılsız bir bomba ihbarı yüzünden Heathrov havaalanı bir süreliğine  trafiğe kapatıldığı için tüm uçuşlar Gatwick'e yönlendirilmişti . Bir yandan yağmur deli gibi yağıyordu, öte yandan da trafik berbattı . Havaalanından eve 3 saatte varabildik.

Nihayet ertesi gün yağmur kesildi de eski bir dostla güneşli ama serin bir günün tadını çıkarabildik !

Eski dost da İngiltere'de yaşayan kızını ziyarete gelmiş ,bu ikimiz için de hoş bir rastlantı oldu. Bazı günler birlikte gezebildik.

2.GÜN HYDE PARK ve NOTTİNG HİLL

Londra insanı  alış-veriş çılgınlığına itecek dükkanlarıyla  her zevke ve her keseye hitap eder.

Ben daha giderken 3 kilo fazlasıyla bagajımı teslim ettiğimden alış-veriş konusunda kendime "çok dikkatli olacağım " diye söz verdim. Ayrıca bu gezide yalnızdım ve birden fazla bavulla uğraşamazdım (!) 

Sonuç : Kardeşimden ödünç aldığım bir valiz daha ve bayramda gelirken getirsin diye kışlık kabanım ve bazı kitaplarımla tıka basa dolu olarak geride bıraktığım sırt çantam :)))

 Bu blog "ne aldım? neler giydim" konusuna  girmediğinden  size ufak bir ipucu vermekle yetineyim "CK'den  pek çok kişi için "çer çöp" sayılabilecek ama beni çok mutlu eden birkaç parça şey  ve kitapçılardan da harika  elişi,dekorasyon kitapları aldım ! "

Bu tür kitaplar malum Türkiye de lüks tüketim malı grubunda olduğundan (!) yurt dışından çok daha uygun fiyatla  kitap alabiliyorum.

Kitaplar için ayrı bir yazı hazırlamayı düşünüyorum. Zira çok ağır olduklarından çoğunu gelirken getirmek üzere kardeşimde bıraktım. O her ne kadar "Christmas'da gene gel ! " diyorsa da kışın Londra beni pek çekmiyor. Aralık ayında yaptığım bir ziyarette ne kadar çok üşüdüğümü hala unutamadım !

Yürüyerek Hyde Park'tan Notting Hill'e uzanmak zevkliydi...

Portebello Road 'da antikacılar . Sergilenen her şey antika değil elbet ,çoğu 2. el eşyalar.

Burada 2. el giysi satan yerler de var. Bazen çok bilindik markaların ürünlerine de rastlamak mümkün. 

Muhteşem değil mi? Bu mağazada Llardo ve pek çok ünlü markanın porselenleri vardı,yalnız çok pahalılar! Fotoğrafı gizlice çektim zira fotoğraf çekmeye pek izin yok!

Hava güzel olduğundan sokaklar çok kalabalıktı ,rahatça yürüyemedik bile...

 3. GÜN WARWİCK ve BİCESTER

Warwick'e giderken yolun üstünde gördüğümüz bu bitkinin yağı çıkarılıyor ve İngiliz mutfağında özellikle salatalarda ve soslarda sıkça kullanılıyormuş .

WARWİCK ...

Warwick benim İngiltere'de en sevdiğim yer.
Tarihi yapıları olduğu gibi korunan bu üniversite şehrinde çok güzel vakit geçirdik.

Hava şansımıza olağanüstü güzel ,kazaklar montlar fazla geliyor .
Warwick'de rahatça gezebiliyoruz.

BİCESTER

Bicester Londra'ya arabayla 2,5 - 3 saat kadar uzaklıkta olan oldukça büyük bir Outlet . Hafta sonları "iğne atsan yere düşmez!" 

Hemen her bilindik markanın sezon sonu ürünlerini nispeten uygun fiyatlarla satın almak mümkün. Buradaki  CK ziyaretimin uzun sürdüğünü söyleyebilirim :)

4.GÜN RİCHMONT PARK

Richmont Park
Durup fotoğraf çekmek tehlikeli olduğu için arabayla hareket halindeyken çektiğim bu fotoğrafta -pek belli olmasa da - geyikler var.

Richmont Park

 Richmont Park
 Bu yola bayıldım!

Sahip olunabilecek en iyi arkadaş, benim kardeşim!

Mümkün olan her dakikasını bana ayırdı :)

 Bu gezinin benim için en güzel şekilde geçmesi için çok gayret sarfetti gerçekten de. En büyük sürprizi ise The Lion King müzikali için bilet alması idi ... O nasıl güzel bir müzikaldi öyle anlatamam. Ne yazık ki salonda oyun başladıktan sonra fotoğraf çekmek yasaktı . Fazlaca turist gibi görünmek istemediğimden  tek bir kare çekebildim o da oyun başlamadan az önceydi.

Bir sonraki yazım Oxford ...

Buraya kadar sabredip gelebildiyseniz eğer çok teşekkür ederim .

Kalın sağlıcakla!